Mehmet Pamuk'un Kaleminden, Bir Muayene Odasında Türkiye
Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2025 15:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.04.2025 15:13
"Bir Muayene Odasında Türkiye: Tanı, Umut ve Yeniden Başlangıç"
Kimi zaman bir ülkenin ruh hali de bir insan gibi hastalanabilir. Türkiye, geçmişin yükü, bugünün sancısı ve yarının belirsizliğiyle kliniğe geldiğinde, yalnızca bir muayene değil; bir yüzleşme, bir umut arayışı başlar. Bu yazı, sembollerle örülü, sarsıcı bir iç hesaplaşmanın hikâyesi...
Doktor bey reçeteyi yazarken gözlüğü de uzattı.
“Bunları taktığınızda yalanları, çarpıtmaları ve manipülasyonu daha net göreceksiniz,” dedi.
Türkiye gözlüğü taktı, etrafına bakındı.
“Ne garip… Her şey eskisinden daha net ama daha da iç karartıcı.”
“Gerçek bazen karanlık görünebilir,” dedi doktor, “ama iyileşme yalandan değil, gerçekle yüzleşince başlar.”
Bir sessizlik oldu. Türkiye başını eğdi.
“Peki ya hafızam? Unutuyorum bazı şeyleri… Mesela adaleti, vicdanı, birlikte yaşamanın güzelliğini...”
Doktor, dolabından bir ilaç çıkardı.
“Bu, ‘hafıza hapı’. İçeriğinde geçmişin acıları, ortak değerler ve biraz da toplumsal hafıza var. Her sabah bir tane.”
Türkiye başını salladı.
“Peki ya kalbim?”
“Onu kendin onaracaksın,” dedi doktor. “Kendine yeniden inandığında, halkın sesini duyduğunda, vicdanınla barıştığında...”
Kapıya doğru yürürken Türkiye durdu, dönüp baktı.
“Doktor bey… Bu muayene ücreti ne kadar?”
“Bir bedeli yok,” dedi doktor, gülümseyerek. “Ama sorumluluğu büyük.”
Kıssadan Hisse;
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
MEHMET PAMUK
Mehmet Pamuk'un Kaleminden, Bir Muayene Odasında Türkiye
"Bir Muayene Odasında Türkiye: Tanı, Umut ve Yeniden Başlangıç"
Kimi zaman bir ülkenin ruh hali de bir insan gibi hastalanabilir. Türkiye, geçmişin yükü, bugünün sancısı ve yarının belirsizliğiyle kliniğe geldiğinde, yalnızca bir muayene değil; bir yüzleşme, bir umut arayışı başlar. Bu yazı, sembollerle örülü, sarsıcı bir iç hesaplaşmanın hikâyesi...
Doktor bey reçeteyi yazarken gözlüğü de uzattı.
“Bunları taktığınızda yalanları, çarpıtmaları ve manipülasyonu daha net göreceksiniz,” dedi.
Türkiye gözlüğü taktı, etrafına bakındı.
“Ne garip… Her şey eskisinden daha net ama daha da iç karartıcı.”
“Gerçek bazen karanlık görünebilir,” dedi doktor, “ama iyileşme yalandan değil, gerçekle yüzleşince başlar.”
Bir sessizlik oldu. Türkiye başını eğdi.
“Peki ya hafızam? Unutuyorum bazı şeyleri… Mesela adaleti, vicdanı, birlikte yaşamanın güzelliğini...”
Doktor, dolabından bir ilaç çıkardı.
“Bu, ‘hafıza hapı’. İçeriğinde geçmişin acıları, ortak değerler ve biraz da toplumsal hafıza var. Her sabah bir tane.”
Türkiye başını salladı.
“Peki ya kalbim?”
“Onu kendin onaracaksın,” dedi doktor. “Kendine yeniden inandığında, halkın sesini duyduğunda, vicdanınla barıştığında...”
Kapıya doğru yürürken Türkiye durdu, dönüp baktı.
“Doktor bey… Bu muayene ücreti ne kadar?”
“Bir bedeli yok,” dedi doktor, gülümseyerek. “Ama sorumluluğu büyük.”
Kıssadan Hisse;