Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

MEHMET PAMUK'UN KALEMİNDEN, EKONOMİK KRİZİN GÖLGESİNDE EĞİTİMİN GERÇEKLERİ

Yazının Giriş Tarihi: 10.09.2025 15:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.09.2025 15:40

EKONOMİK KRİZİN GÖLGESİNDE EĞİTİMİN GERÇEKLERİ

Türkiye’de eğitim, her yıl yeni umutlarla açılan sınıflar, beyaz önlükleriyle göreve başlayan öğretmenler ve gelecek için kurulan hayallerle başlar. Ancak günümüzün ağır ekonomik koşulları, bu umutların üzerine gölge düşürmektedir. Eğitim sistemi, olması gerektiği gibi “eşitlik ve fırsat kapısı” olma özelliğini kaybederek, giderek “parası olanın yol alabildiği bir alan” haline dönüşmektedir.

Bugün Anadolu’nun birçok şehrinde, çocuklarını okutmaya çalışan aileler için Özel okul kayıtları Astoronomik tutarları bulabilmektedir. Bu maliyet, özellikle özel okullar için neredeyse vazgeçilmez bir şart haline gelmiştir. Buda yetmiyor, Etüd merkezleri, özel dersler derken, yemesi içmesi altından kalkılır bir yük değildir. Ek destekler alınmasa okulda eğitimler çok yetersiz kalıyor ve çocukların hayatı risk oluyor.

Ancak devlet okullarında da tablo farklı değildir: Kaynak yetersizliği nedeniyle velilerden “kayıt parası” adı altında destek toplanmakta, okulların temizlik işlerinden sınıfların düzenine kadar pek çok yük öğretmenlerin ve velilerin üzerine kalmaktadır. Bazı okullarda öğretmenler, sadece ders vermekle kalmayıp sınıfı, koridoru, hatta tuvaletleri dahi temizlemek zorunda kalmaktadır.

Eğitim, böylesine ağır ekonomik darboğazın ortasında, bireylerin yeteneklerini ortaya çıkarmak yerine bir “şans ve imkân meselesine” dönüşmektedir. Oysa eğitim, yalnızca bir toplumsal hizmet değil, aynı zamanda devletin varlığını sürdürebilmesinin temel garantisidir.

Kaldıki keşke her şartları yerine getirdiğimizde üniversite bitsede sonunda iş bulmakta sorun. Okula giderken becerileri yüksek olanların meslek okulları ve çeşitli mesleklere yön verilmeleri bu ekonomi ortamında çok daha iyi yaşam şartları ve sonuçlarda vermektedir.

OLUMLU YANLAR

Velilerin çocuklarını okutmak için her türlü fedakârlığı yapması, Türk toplumunun eğitime olan inancını ve “okumakla kurtuluş” anlayışını canlı tuttuğunu göstermektedir. Etüt merkezleri, kurslar ve özel dersler, imkânı olan aileler için farklı öğrenme yolları açmakta, bazı öğrencilerin akademik gelişimini desteklemektedir. Eğitimde rekabetin artması, bazı öğrenciler için daha fazla çalışma disiplini ve hedef bilinci oluşturabilmektedir. Zor şartlara rağmen görev yapan öğretmenlerin özverisi, sistemin ayakta kalmasını sağlayan en önemli dayanaktır.

OLUMSUZ YANLAR

Paranın Eğitimi Belirlemesi: Özel okullarda yüksek maliyetler, eğitimi tamamen “ticari bir hizmet” haline dönüştürmekte, velilerin bütçelerini zorlamakta, dar gelirli aileleri ise tamamen dışarıda bırakmaktadır. Devlet Okullarında Kaynak Krizi: Okulların temizlikten donanıma kadar birçok ihtiyacını veliler karşılamak zorunda kalmakta, öğretmenler asli görevleri dışında sorumluluklar üstlenmektedir. Fırsat Eşitsizliği: Gelir düzeyi düşük aileler, ek ders ve kurs imkânlarından mahrum kalmakta, böylece eğitimdeki uçurum daha da derinleşmektedir. Beslenme Yetersizliği: Öğle yemeğini dahi karşılayamayan öğrenciler, hem fiziksel hem zihinsel gelişim açısından geri kalmakta, bu da başarıyı doğrudan olumsuz etkilemektedir. Sistemin Çürümesi: Eğitim, bireylerin yeteneklerini geliştirmekten çok, ailelerin ekonomik gücüne bağlı bir ayrıcalığa dönüşmüş durumdadır.

SONUÇ

Türkiye’de eğitim, yalnızca sınıf sıralarından ve müfredat kitaplarından ibaret değildir; ekonomik gerçekler, sosyal adalet, öğretmenlerin fedakârlığı ve öğrencilerin imkân arayışlarıyla iç içe geçmiş bir yapıdır. Eğitim, bir milletin en büyük güvencesi olması gerekirken, ekonomik kriz nedeniyle giderek pahalı, eşitsiz ve sorunlu bir alana dönüşmektedir.

Eğer eğitim, paranın değil liyakatın belirlediği bir gelecek için var olacaksa; devlet, sadece okul kapılarını açmakla yetinmemeli, nitelikli içerik, eşit imkan ve güçlü sosyal desteklerle sistemi ayakta tutmalıdır. Aksi takdirde, eğitim geleceğin değil, yalnızca bugünün güçlü ailelerinin imtiyaz alanı haline gelecektir.

OKUYUCUYA SORULAR

Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için devletin ilk ve en acil adımı sizce ne olmalıdır? Devlet okullarındaki kaynak krizinin çözümü için toplumun mu yoksa devletin mi daha fazla sorumluluk alması gerekir? Özel okulların yüksek maliyetleri, eğitimde kaliteyi mi artırıyor yoksa fırsat eşitsizliğini mi derinleştiriyor? Öğrencilerin beslenme desteği alması, başarı düzeyinde nasıl bir fark yaratır? Eğitim sisteminde yaşanan bu ekonomik sorunlar, uzun vadede Türkiye’nin toplumsal yapısını nasıl etkileyecektir?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.