MEHMET PAMUK'UN KALEMİNDEN, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KIRILMA ANLARI : BİRLİK Mİ, PAZARLIK MI?
Yazının Giriş Tarihi: 31.07.2025 10:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.07.2025 10:16
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KIRILMA ANLARI : BİRLİK Mİ,
PAZARLIK MI?
Türk milleti, binlerce yıllık tarihi boyunca devlet kurmuş, kıtaları aşmış, medeniyetler inşa etmiş bir millettir. Bu milletin mayası; kanla yazılmış zaferlerden, imanla inşa edilmiş yurt sevgisinden, kökleri Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan birliğin gücünden oluşur.
Milliyetçilik, bu mayanın çağdaş zamandaki en saf haliyle yeniden tanımıdır. Ancak son yıllarda bu kavramın içi boşaltılmış, ya popülist söylemlere kurban edilmiştir ya da siyasi pazarlıkların bir aracı haline getirilmiştir.
Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinde milliyetçilik, milletin birliğini esas alır. Etnik köken, mezhep, yöre, soy, renk ayrımı yapmadan “Türk milleti” üst kimliği altında herkesi kucaklar. Ancak bugünlerde bu kavram, bazı çevrelerce etnik temsiller üzerinden tartışmaya açılmakta, devletin yönetim kadroları adeta bir kimlik dağıtım merkezi gibi planlanmaktadır.
Milletin en yüksek makamlarında kimin ne kimlikten olduğu değil, bu millete ne kadar hizmet ettiği, ne kadar sadakat gösterdiği, ne kadar liyakat sahibi olduğu önemlidir. Aksi takdirde milliyetçilik, birleştirici değil ayrıştırıcı bir kutuplaşmaya dönüşür.
Bugün bazı tartışmalar etrafında milliyetçilik, sanki belli bir zümrenin tekelindeymiş gibi sunulmakta; bir kesim “etnik pazarlık” yaparken diğer kesim ise sessizliğe gömülmektedir. Halbuki bu milletin geleceğini belirleyecek olan şey, kimin ne soyadına sahip olduğu değil; kimin Türk milletinin istikbalini canla başla savunduğudur.
OLUMLU YANLAR
• Türk milliyetçiliği, geniş kitleler nezdinde hâlâ yüksek bir karşılığa sahiptir. Halk, yaşanan ekonomik sıkıntılar ve güvenlik tehditleri karşısında milliyetçi reflekslere daha da sarılmıştır.
• Genç kuşaklar arasında özellikle milli kimlik, tarihsel miras ve vatan sevgisi yeniden önem kazanmaktadır. Bu, yeni bir milli uyanışın işaretidir.
• Kamuoyunun belirli bölümlerinde siyasi kimliklerden bağımsız olarak, milletin birliğini savunan duruşlara ciddi destek verilmektedir.
• Sosyal medyada yükselen milliyetçi tepkiler, toplumun hala reflekslerini kaybetmediğini, aidiyet duygusunun diri olduğunu göstermektedir.
OLUMSUZ YANLAR
• Milliyetçilik, bazı siyasal çevrelerce yalnızca “etnik kimlik” temsiline indirgenmekte, devlet yönetimi mezhebi veya etnik denge oyunu haline getirilmeye çalışılmaktadır.
• Sessiz kalan bazı figürler veya kurumlar, milletin ortak değerleri söz konusu olduğunda duyarsızlık göstermekte; bu da halkın milliyetçi umutlarını zedelemektedir.
• Popülizm ile milliyetçilik birbirine karıştırılmakta; halkın hassasiyetleri seçim dönemlerinde istismar edilip, sonrasında unutulmaktadır.
• Etnik temsiliyet adı altında yürütülen yeni anayasa çalışmaları veya “barış süreci” benzeri girişimler, milletin hafızasında derin bir tedirginlik oluşturmuştur.
• Gerçek milliyetçi duruş sergilemesi gereken kurumlar ve kişiler, “denge siyaseti” adına net bir tavır almaktan kaçınmakta; bu da zihinlerde güven bunalımı yaratmaktadır.
SONUÇ
Bugün yaşanan gelişmeler, Türk milliyetçiliğinin yeniden tanımlanması gerektiği bir dönemin içinde olduğumuzu göstermektedir. Milliyetçilik; ne hamasi nutuklarla tüketilecek bir duygu, ne de etnik kimlikler
üzerinden kurulacak bir pazarlık aracıdır. Bu milletin kimliği, bin yıllık tarih boyunca oluşmuştur ve hiçbir siyasi mühendislik bunu bozamaz.
Devletin yönetiminde görev alacak kişilerin kim olduğu değil, ne yaptığı önemlidir. Türk milleti için kimliğin değil, hizmetin öncelikli olduğu bir anlayış tesis edilmelidir. Milliyetçiliğin yeri, meydanlarda alkış almak değil; zor zamanda milletin önünde dimdik durmaktır.
Milletin ortak değerleri üzerinden siyaset yapmak, partiler üstü bir sorumluluktur. Bu çağrıyı duyan herkes, geçmişin mirasıyla geleceğe yürümelidir. Etnik kimliklerle değil, tarihsel şuurla yol alınmalıdır. Çünkü bu milletin kaderi; geçici söylemlerde değil, köklü inançlarda saklıdır.
OKUYUCUYA SORULAR
1. Sizce Türk milliyetçiliği bugün hak ettiği gibi temsil edilebiliyor mu?
2. Milliyetçilik, etnik temsiliyet üzerinden mi, yoksa tarihsel miras ve sadakat üzerinden mi inşa edilmelidir?
3. Sessiz kalan figürler, halkın milli reflekslerini olumsuz etkiler mi?
4. Siz, yönetimde liyakat mi istersiniz; yoksa kimlik üzerinden pazarlık mı?
5. Milliyetçilik popülizmle karıştırıldığında, toplumda nasıl bir kırılma yaşanır?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
MEHMET PAMUK
MEHMET PAMUK'UN KALEMİNDEN, TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KIRILMA ANLARI : BİRLİK Mİ, PAZARLIK MI?
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİN KIRILMA ANLARI : BİRLİK Mİ,
PAZARLIK MI?
Türk milleti, binlerce yıllık tarihi boyunca devlet kurmuş, kıtaları aşmış, medeniyetler inşa etmiş bir millettir. Bu milletin mayası; kanla yazılmış zaferlerden, imanla inşa edilmiş yurt sevgisinden, kökleri Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan birliğin gücünden oluşur.
Milliyetçilik, bu mayanın çağdaş zamandaki en saf haliyle yeniden tanımıdır. Ancak son yıllarda bu kavramın içi boşaltılmış, ya popülist söylemlere kurban edilmiştir ya da siyasi pazarlıkların bir aracı haline getirilmiştir.
Cumhuriyet’in kurucu ideolojisinde milliyetçilik, milletin birliğini esas alır. Etnik köken, mezhep, yöre, soy, renk ayrımı yapmadan “Türk milleti” üst kimliği altında herkesi kucaklar. Ancak bugünlerde bu kavram, bazı çevrelerce etnik temsiller üzerinden tartışmaya açılmakta, devletin yönetim kadroları adeta bir kimlik dağıtım merkezi gibi planlanmaktadır.
Milletin en yüksek makamlarında kimin ne kimlikten olduğu değil, bu millete ne kadar hizmet ettiği, ne kadar sadakat gösterdiği, ne kadar liyakat sahibi olduğu önemlidir. Aksi takdirde milliyetçilik, birleştirici değil ayrıştırıcı bir kutuplaşmaya dönüşür.
Bugün bazı tartışmalar etrafında milliyetçilik, sanki belli bir zümrenin tekelindeymiş gibi sunulmakta; bir kesim “etnik pazarlık” yaparken diğer kesim ise sessizliğe gömülmektedir. Halbuki bu milletin geleceğini belirleyecek olan şey, kimin ne soyadına sahip olduğu değil; kimin Türk milletinin istikbalini canla başla savunduğudur.
OLUMLU YANLAR
• Türk milliyetçiliği, geniş kitleler nezdinde hâlâ yüksek bir karşılığa sahiptir. Halk, yaşanan ekonomik sıkıntılar ve güvenlik tehditleri karşısında milliyetçi reflekslere daha da sarılmıştır.
• Genç kuşaklar arasında özellikle milli kimlik, tarihsel miras ve vatan sevgisi yeniden önem kazanmaktadır. Bu, yeni bir milli uyanışın işaretidir.
• Kamuoyunun belirli bölümlerinde siyasi kimliklerden bağımsız olarak, milletin birliğini savunan duruşlara ciddi destek verilmektedir.
• Sosyal medyada yükselen milliyetçi tepkiler, toplumun hala reflekslerini kaybetmediğini, aidiyet duygusunun diri olduğunu göstermektedir.
OLUMSUZ YANLAR
• Milliyetçilik, bazı siyasal çevrelerce yalnızca “etnik kimlik” temsiline indirgenmekte, devlet yönetimi mezhebi veya etnik denge oyunu haline getirilmeye çalışılmaktadır.
• Sessiz kalan bazı figürler veya kurumlar, milletin ortak değerleri söz konusu olduğunda duyarsızlık göstermekte; bu da halkın milliyetçi umutlarını zedelemektedir.
• Popülizm ile milliyetçilik birbirine karıştırılmakta; halkın hassasiyetleri seçim dönemlerinde istismar edilip, sonrasında unutulmaktadır.
• Etnik temsiliyet adı altında yürütülen yeni anayasa çalışmaları veya “barış süreci” benzeri girişimler, milletin hafızasında derin bir tedirginlik oluşturmuştur.
• Gerçek milliyetçi duruş sergilemesi gereken kurumlar ve kişiler, “denge siyaseti” adına net bir tavır almaktan kaçınmakta; bu da zihinlerde güven bunalımı yaratmaktadır.
SONUÇ
Bugün yaşanan gelişmeler, Türk milliyetçiliğinin yeniden tanımlanması gerektiği bir dönemin içinde olduğumuzu göstermektedir. Milliyetçilik; ne hamasi nutuklarla tüketilecek bir duygu, ne de etnik kimlikler
üzerinden kurulacak bir pazarlık aracıdır. Bu milletin kimliği, bin yıllık tarih boyunca oluşmuştur ve hiçbir siyasi mühendislik bunu bozamaz.
Devletin yönetiminde görev alacak kişilerin kim olduğu değil, ne yaptığı önemlidir. Türk milleti için kimliğin değil, hizmetin öncelikli olduğu bir anlayış tesis edilmelidir. Milliyetçiliğin yeri, meydanlarda alkış almak değil; zor zamanda milletin önünde dimdik durmaktır.
Milletin ortak değerleri üzerinden siyaset yapmak, partiler üstü bir sorumluluktur. Bu çağrıyı duyan herkes, geçmişin mirasıyla geleceğe yürümelidir. Etnik kimliklerle değil, tarihsel şuurla yol alınmalıdır. Çünkü bu milletin kaderi; geçici söylemlerde değil, köklü inançlarda saklıdır.
OKUYUCUYA SORULAR
1. Sizce Türk milliyetçiliği bugün hak ettiği gibi temsil edilebiliyor mu?
2. Milliyetçilik, etnik temsiliyet üzerinden mi, yoksa tarihsel miras ve sadakat üzerinden mi inşa edilmelidir?
3. Sessiz kalan figürler, halkın milli reflekslerini olumsuz etkiler mi?
4. Siz, yönetimde liyakat mi istersiniz; yoksa kimlik üzerinden pazarlık mı?
5. Milliyetçilik popülizmle karıştırıldığında, toplumda nasıl bir kırılma yaşanır?