Derler ki; "Bir musibet bin nasihatten iyidir"
Kıymetli okur, içinde bulunduğumuz coğrafyada çok derin acılarımız var.
Yakın tarihte yaşamış olduğumuz 6 Şubat depreminin üzerinden henüz çok bir zaman geçmediği halde hem memleket olarak hem de ülke olarak pek bir ders çıkarmış gibi görünmüyoruz.
Çok şükür ki Gaziantep’te deprem sonrası neredeyse bütün binaların dış cephesi boyanarak bir sonraki depreme hazır hale geldi galiba! (Bu kinayeli cümlem trajikomiktir.
Hatta o kadar komiktir ki kendi oturduğum apartmanın da dış cephesi çok şükür bitti.) Olayları bir örnek ile detaylandırmakta fayda görüyorum.
2020 yılında İzmir de Rızabey Apartmanında yaşanan depremin ardından 36 kişi hayatını kaybetmiş 17 kişide yaralanmıştı. İddiaya göre depremden birkaç ay önce apartman sakinleri toplanıp oturduğumuz bina ne kadar dayanıklı acaba diye sorguluyorlar.
Sonra uzman bir ekip tarafından ücret ödeyip “karot” örneği aldırıyorlar. Yetkililer sonucun çok vahim olduğunu ve apartmanı acilen terk edilmesi gerektiğini söylüyor.
Bunun üzerine bina sakinleri paniğe kapılıp evlerinin yıkılması durumunda gidecek bir yerleri olmaması sebebi ile bu sonucun herkesten gizlenmesi gerektiğine karar veriyorlar.
İnsanların yaşadığı bu kaygıyı anlayışla karşılayan ancak asla ahlaki değerlerle bağdaşmayan bir durum olduğunu düşünüyorum.
Nitekim günün sonunda boşaltılmayan bu yapının altında kalarak can vermiş olmaları çok büyük bir acıyı da beraberinde getiriyor.
Gündelik yaşantımızda çocuğumuzun tırnağını dünya malına değiştirmeyiz diyen toplumdaki bireylerin maalesef böylesi hassas bir konuda durumu nasıl örtbas etme yolunu seçtiğini de bu örnek olayla görmüş olduk.
Gaziantep’te belki 250 yıl sonra yaşanan bu yüz yılın felaketi olarak nitelendirilen depremin bir 250 yıl sonra olacağını düşünenler çok ciddi bir yanılgı içerisinde olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum.
Uzmanlar çeşitli katmanlarda(derinlikte) çok daha farklı fay uzantılarında gerilmelerin var olduğunu defalarca dile getirdiler.
Bu demektir ki maalesef ilimizde ve yakın şehirlerimiz de her an yeni bir deprem meydana gelebilir. Unutmayalım ki hiçbir duvar ilk balyoz darbesi ile yıkılmaz.
Malzeme dediğimiz şey zaman ile ve deprem gibi salınımlarla yorulur.
Özellikle rezonansa (salınım-tınlaşım) maruz kalmış yapılar kristal yapıları gereği deformasyonlara uğrar.
Karot yaptırmanın bir hastalık nedeni ile biyopsi alınmasından bir farkı yoktur.
Biyopsi alınan kişi nasıl ölmüyorsa karot örneği alınca da apartman yıkılmaz. Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli olmamalıdır.
Gelelim ülkemizde yaşanan depremlerle ilgili cehaletin kol gezdiği ve ağızdan ağıza dolaşan harp teknolojisine.
Binlerce yıl hatta milyonlarca yıl önce teknoloji yoktu. Ancak depremler hep vardı.
O zaman da İstanbul boğazına yamyamlar kayıkla ya da ağaçtan yapılmış sal ile gelip deprem mi üretiyorlardı?
Bazen akıl tutulması yaşayan insanları görünce üzüntü duyuyorum. Bakın eğer denildiği gibi bir harp teknolojisi ile deprem üretilebilseydi.
ABD, Vietnam da tarumar olmazdı. Çünkü Vietnam tam bir deprem ülkesi. ABD’nin elinde deprem üretecek bir teknolojisi olsaydı. Irak ve İran da binlerce askeri ölmezdi.
Afganistan da ciddi kayıplar vermezdi. Harp teknolojisini kullanır oraya gitmeden bunu yapardı.
Lakin biz halk olarak senaryo üretmeyi seviyoruz. Pek tabi bir çok jenerasyon “kurtlar vadisi” filminin halen etkisini yaşıyor olabilir.
Bu senaryoları üretmek yerine ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu kabul ederek yaşamayı benimseyip önlemler alsak belki de tek bir insanımız yaşamın yitirmeyecek.
Özetle oturduğunuz yapı ile ilgili kaygılarınızı fal baktırarak değil en kısa zaman da Tarot falı baktırmak yerine Karot baktırmakta fayda var diye düşünüyorum. Hiçbir şey için geç değil.
Herkese yaşam üçgeni kurmak zorunda kalmayacağı mutlu bir gün diliyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
SERDAR ŞİMŞEK
SERDAR ŞİMŞEK'İN KALEMİNDEN, TAROT MU? KAROT MU?
Derler ki; "Bir musibet bin nasihatten iyidir"
Kıymetli okur, içinde bulunduğumuz coğrafyada çok derin acılarımız var.
Yakın tarihte yaşamış olduğumuz 6 Şubat depreminin üzerinden henüz çok bir zaman geçmediği halde hem memleket olarak hem de ülke olarak pek bir ders çıkarmış gibi görünmüyoruz.
Çok şükür ki Gaziantep’te deprem sonrası neredeyse bütün binaların dış cephesi boyanarak bir sonraki depreme hazır hale geldi galiba! (Bu kinayeli cümlem trajikomiktir.
Hatta o kadar komiktir ki kendi oturduğum apartmanın da dış cephesi çok şükür bitti.) Olayları bir örnek ile detaylandırmakta fayda görüyorum.
2020 yılında İzmir de Rızabey Apartmanında yaşanan depremin ardından 36 kişi hayatını kaybetmiş 17 kişide yaralanmıştı. İddiaya göre depremden birkaç ay önce apartman sakinleri toplanıp oturduğumuz bina ne kadar dayanıklı acaba diye sorguluyorlar.
Sonra uzman bir ekip tarafından ücret ödeyip “karot” örneği aldırıyorlar. Yetkililer sonucun çok vahim olduğunu ve apartmanı acilen terk edilmesi gerektiğini söylüyor.
Bunun üzerine bina sakinleri paniğe kapılıp evlerinin yıkılması durumunda gidecek bir yerleri olmaması sebebi ile bu sonucun herkesten gizlenmesi gerektiğine karar veriyorlar.
İnsanların yaşadığı bu kaygıyı anlayışla karşılayan ancak asla ahlaki değerlerle bağdaşmayan bir durum olduğunu düşünüyorum.
Nitekim günün sonunda boşaltılmayan bu yapının altında kalarak can vermiş olmaları çok büyük bir acıyı da beraberinde getiriyor.
Gündelik yaşantımızda çocuğumuzun tırnağını dünya malına değiştirmeyiz diyen toplumdaki bireylerin maalesef böylesi hassas bir konuda durumu nasıl örtbas etme yolunu seçtiğini de bu örnek olayla görmüş olduk.
Gaziantep’te belki 250 yıl sonra yaşanan bu yüz yılın felaketi olarak nitelendirilen depremin bir 250 yıl sonra olacağını düşünenler çok ciddi bir yanılgı içerisinde olduğunu üzülerek belirtmek istiyorum.
Uzmanlar çeşitli katmanlarda(derinlikte) çok daha farklı fay uzantılarında gerilmelerin var olduğunu defalarca dile getirdiler.
Bu demektir ki maalesef ilimizde ve yakın şehirlerimiz de her an yeni bir deprem meydana gelebilir. Unutmayalım ki hiçbir duvar ilk balyoz darbesi ile yıkılmaz.
Malzeme dediğimiz şey zaman ile ve deprem gibi salınımlarla yorulur.
Özellikle rezonansa (salınım-tınlaşım) maruz kalmış yapılar kristal yapıları gereği deformasyonlara uğrar.
Karot yaptırmanın bir hastalık nedeni ile biyopsi alınmasından bir farkı yoktur.
Biyopsi alınan kişi nasıl ölmüyorsa karot örneği alınca da apartman yıkılmaz. Hiçbir şey insan yaşamından daha değerli olmamalıdır.
Gelelim ülkemizde yaşanan depremlerle ilgili cehaletin kol gezdiği ve ağızdan ağıza dolaşan harp teknolojisine.
Binlerce yıl hatta milyonlarca yıl önce teknoloji yoktu. Ancak depremler hep vardı.
O zaman da İstanbul boğazına yamyamlar kayıkla ya da ağaçtan yapılmış sal ile gelip deprem mi üretiyorlardı?
Bazen akıl tutulması yaşayan insanları görünce üzüntü duyuyorum. Bakın eğer denildiği gibi bir harp teknolojisi ile deprem üretilebilseydi.
ABD, Vietnam da tarumar olmazdı. Çünkü Vietnam tam bir deprem ülkesi. ABD’nin elinde deprem üretecek bir teknolojisi olsaydı. Irak ve İran da binlerce askeri ölmezdi.
Afganistan da ciddi kayıplar vermezdi. Harp teknolojisini kullanır oraya gitmeden bunu yapardı.
Lakin biz halk olarak senaryo üretmeyi seviyoruz. Pek tabi bir çok jenerasyon “kurtlar vadisi” filminin halen etkisini yaşıyor olabilir.
Bu senaryoları üretmek yerine ülkemizin bir deprem ülkesi olduğunu kabul ederek yaşamayı benimseyip önlemler alsak belki de tek bir insanımız yaşamın yitirmeyecek.
Özetle oturduğunuz yapı ile ilgili kaygılarınızı fal baktırarak değil en kısa zaman da Tarot falı baktırmak yerine Karot baktırmakta fayda var diye düşünüyorum. Hiçbir şey için geç değil.
Herkese yaşam üçgeni kurmak zorunda kalmayacağı mutlu bir gün diliyorum.